Vay vay vay ne haftaydı ama... Neler aldı içine. Bu arada 18 Ocak'tan bu yana burayı boşlamışım. Oysa her hafta bir yazı girmeyi tasarlamıştım. Yoğun geçti günler. Yetişemedim. Hepsini anlatacağım.
- 18 Ocak haftası müzik sınavlarım vardı. Piyano ve armoni. İkisini de çok istiyor dolayısıyla önemsiyordum. Çok ama. Piyanoya devam edemesem çok canım sıkılacaktı. Armoni konusunu da delicesine merak ediyordum. Geçen haftalarda haberi geldi: ikisinin de mülakatını başarıyla geçmişim. Şükürler olsun. Geçtiğimiz Salı günü (25 Şubat) ilk armoni konusunu işledik. Biraz ritmler, biraz da gamlarda seslerin birbirine ilişkisini işledik. Ba-yıl-dım. Böyle sanki yıllarca başka diyarlarda gezmişim de sonunda evime kavuşmuşum gibi bir duygu. Öyle sevdim. Kalp, kalp, kalp.
- 22-23 Şubat haftasonunda satranç turnuvam vardı. Açık bir turnuvaydı. Yani her yaş grupları karışık. Yani bir yetişkin bir çocuğa karşı da maç yapabiliyor. Bana ters gelen bir sistem ne var ki yaşım itibariyle başka bir seçeneğim bulunmuyor. Nitekim karşılaştığım rakiplerimden biri (2016 doğumlu) bir yetişkinle karşılaşmaya hazırlıklı değildi ve yüksek ratingine rağmen (turnuvalardan elde ettiği puanlar) bana karşı ve diğerlerine karşı yenildi. Çok iyi oynuyordu oysa ama satrançta ruh durumu bence oyunun yarısı. Zaten sırf o yüzden yenilenler yenilenlerle oynuyor, yenenler de yenenlerle. Aynı moral durumunda olmak bu kadar önemli. Ah. Söylemeyi unutuyordum. Turnuva sonunda kategorimdeki tek kadın sporcu olarak, en başarılı kadın sporcu madalyası kazandım. Gülsem mi ağlasam mı?
- Armoni dersi Salı günü erken bitti ve ben eve geçip bavul hazırladım. Çarşafları değiştirdim. Eve biraz çekidüzen verdim. Fırından sandviç aldım ertesi sabah yolluk olsun diye. Saat 21.00 gibi Marmaray istasyonundan arkadaşımı karşıladım ve benim eve geçip koyu bir sohbete daldık kuşburnu çayı eşliğinde. Gece 12.00 gibi alarmları kurup uyuduk. Çok şükür geride önemli bir şey unutmadan saat sabahın 4.00'üne gelmeden yola çıktık. İlk Havaşa bindik. Rahatça yarım saatte havaalanındaydık: istikamet Kayseri, Erciyes dağı. Gidişte de dönüşte de uçak erken havalandı.
- İlk gün yol yorgunuydum ve ders aldığım hoca beni doğrudan zirveye çıkardı. O kadar stresliydim ve o kadar kastım ki kendimi, ikinci kere çıkamadım. Yolda bir kaç kere dengemi kaybettimse de toparladım düşmeden. İkinci gün tekrar ders aldım. Fakat hem uykumu almış dinlenmiştim, hem de daha rahattım: 4 kere inip çıktım. İkisi hocayla , ikisi arkadaşım eşliğinde. Bir kere yana düştüm, hafifçe. Fakat son gün, ne oldu bilmiyorum, inemeyeceğimi hissettim zirveden. Arkadaşım indi çıktı. Ben ikinci turda eşlik edebildim ona. Heyecanım ancak yatıştı. İkinci turda, arkadaşımın yanına ulaşmaya çalışırken kontrolü kaybettim ve durmaya çalışırken çarpıştık. Ben başımı yere vurdum, neyse ki kask vardı. Arkadaşım biraz tendonlarını incitti, ama kalıcı bir sakatlık olmadı ikimizde de.
- Bu arada, ben kafede arkadaşımın inip çıkmasını beklerken, son gün, mail kutuma bir ileti düştü: Remzi kitabevi. Önce anlamadım, yanlış geldi sandım çünkü Remzi kitabevi yazmıyordu başında sadece editörün adı vardı. Gönderdiğim romanı değerlendirmişler. Sonuç olumsuz. Çok üzüldüm desem yalan olur. Hatta okumuş ve değerlendirmiş olmalarına sevindim bile diyebilirim. En azından bir cevap yazma zahmetine giriyorlar. Sadece acaba hepsi mi böyle diyecek diye bir endişe kapladı içimi. O zaman üzülürüm gerçekten.
Müzik sınavların için tebrikler canım.. :) Ne keyiflidir tahmin edebiliyorum. Aynı şekilde satranç için de tebrikler.. olsun sen yine de sevin bence. :)
YanıtlaSilKayakta yaşadığın talihsizlik şükür ki çok büyük bir şey olmadan atlatılmış.
Remzi' ye teşekkürler, diğerlerinden gelecek haberlere ve gönderilecek yeni yayıncılara odaklanalım. :) @>------
Kayak gezisine bayıldım, biraz olaylı olması dışında ne güzel yapmışsınız. İyi biten şeyler iyidir sonuçta diyelim. :)
YanıtlaSilRemzi'yi tebrik ediyorum, bir gönül puanı kazandılar benden. :)