Buraları ihmal etmişim. Koca Kasım ayında sadece 2 gönderi... O zaman hemen başlayalım. 

Son günlerin en güzel 'oyuncağı' kuşkusuz günde sadece 10 dk haber almak için çalıştırdığım TV a yeni bir işlev bulmamdı: sanal şömine olarak iş görüyor birkaç gündür hatta şu an da. Youtube'dan HD şömine ateşi görüntüsü açıp TV a yansıtınca harika ortam oluyor. Çıtır çıtır odun yanma sesi de cabası. Dışarıda nefis bir yağmur, salonda küçük ışıklar ve yanan odun görüntüsü. Bir de çay ya da çorba.

Çorba demişken, nefis bir çorba keşfettim: yoğurtlu pazı çorbası. Pazının yemeğinden sonraki büyük aşkım oldu kendisi. Bir de onu ilikli kemik suyuna yaptım. Orta boy tencerenin dibini buldum bir seferde, o kadar lezzetliydi. 

Alırken ben bunu da diğer aldığım kitaplar gibi hayatta okumayacağım dediğim 621 sayfalık Ahmet Ümit İstanbul Hatırası'nı ayıla bayıla bir aydan kısa sürede bitirdim. Mutlu ve gururluyum.

Bozadan çakma anuşabur (aşure) yapma girişimlerim başarıyla sonuçlandı. Sadece içine gül suyu katmak istedim ve aktarlarda bulduğum gül suyuna güvenemedim. Birinin üstünde harici kullanım diyordu diğer distile gül suyu yazıyor harici/dahili diye bir yazı bulundurmuyordu. Merak eden ve denemek isteyen için çok basit: bozayı kaseye dök, içine fındık, ceviz, kuru kayısı doğra. Kuru üzümü kaynar suda bir iki saat beklet, içine ekle. Kuş üzümü de ekledim. Tuzsuz çiğ bademin kabuğunu ayıkla (kaynar su/buzlu su) ve doğrayarak içine kat. Bir de bol tarçın. (leblebi nohut fasulye koymuyoruz ama çok isteyen koyabilir ama o zaman başka bir şey olur). Nar taneleri ile süslemek isteğe bağlı.

Çocukluk arkadaşım Zeynep bana yatıya kaldı. Sabahın 02.00'lerine kadar çene çaldık. Çok keyifliydi. Kırk sene sonra bile hala bağlarımızı koparmamış olmak ise en güzeli.

 

Önceki gönderi

Sonraki